Galatasaray veya ülkedeki büyük kulüplerin sporun içinden gelen ve işadamı olmayan biri (örnek: Terim) tarafından yönetilmesi kulüp yapısı ve bunlara bakış açısı nedeniyle bence pek mümkün değil. Bu kulüpler çok alışıldık bir söylem olacak ama sadece kulüp değil, hitap ettikleri kitle bakımında bir STK, reyting malzemesi, şan şöhret kapısı, ihale garantisi, bir baltaya sap olamamış asalakların gelir kapısı, seçimde oy deposu ve dahası... Bu kulüplerin ne nikâhı biter ne cenazesi; gitsen boy göstermeye geldi derler, gitmesen vefasız olursun. Her üye çocuğunun sünnetinde bile kirve ol ister. Sadece kendisine oy verenlerin haftada bir önemli organizasyonu (düğün, cenaze, açılış) olsa başkan hiç birine katılmasa ama çiçek, çelenk, hediye olarak cebinden 1.000 TL harcasa üç yıllık görev süresinde sadece bunlar için masrafı 158.000 TL yapar. Bu dünyada klasik müziği, baleyi geçtim tiyatro salonu görmemiş, sinemayı kız arkadaşla tenhada buluşma yeri gören, hayatı top peşinde geçmiş biri için bu büyüklükteki kulüplerde başkanlık falan tatlı bir rüya olur ancak. Bu nedenle kulüp yapılarının ve bakış açımızın değişmesi şart. Bu düzen batsa bile kendi isteği ile değişmez; çare devlet zoru ile değişmek zorunda bırakılmaları olabilir.