• Sitemiz şuan güncelleme aşamasındadır, karşılaşabileceğiniz teknik sorunlar için şimdiden özür dileriz.

A Grubu (Pol,BBr,Tür,Por,Lit,İsp)

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan wotws
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
  • Okuma süresi: 16:12

Hangi 3 takım gruptan çıkar?


  • Kullanılan toplam oy
    30

wotws

0
Puanları 36
Çözümler 0
Katılım
17 Ara 2005
Mesajlar
9,751
Tepkime puanı
33
Yaş
41
Konum
North West
Web sitesi
www.gsbasket.org
@wotws
Grubun genel durumunu ve bizim dışımızda oynanan maçları burada konuşabiliriz.

Grup maçları Panevezys kentinte oynanacak.

Fikstür ve puan durumu alttaki linkte olacak;

http://www.eurobasket2011.com/en/ci...ompID_qMRZdYCZI6EoANOrUf9le2.season_2011.html

Grup için Gazanfer Tosun arkadaşımız incelemeler yaptı ve bizlerle paylaştı;

Büyük Britanya;

Ogo Adegboye – M.Lenzly – A.Lawrence
Nate Reinking – Van Oostrum
Luol Deng – K.Johnson
Joel Freeland – A.Sullivan
Rob Archibald – D.Clark – E.Boateng

Futbolun doğduğu ülke olan İngiltere’de yıllardır basketbol ne yazık ki çok geri planda. Buna rağmen kimsenin tahmin edemeyeceği kadar kaliteli bir kadro ile buraya gelme şansları da vardı. Öyle ki bu kadro ile grubun dengelerini alt üst edip muhtemelen biz olmak üzere bir takımı yerinden edip kendilerini 2. tur gruplarına atabilirlerdi. Ama işte bazı sorunlar yüzünden Ben Gordon ve Peps Mensah Bonsu gibi iki yıldızdan yoksun geldiler Litvanya’ya. Bu aslında Türkiye için büyük avantaj, şu yukarıdaki kadroya bu iki ismi koyduğumuzu düşündüğümüzde Deng-Freeland-Archibald üçlüsünün yanında bireysel açıdan çok kaliteli bir takımları olabilirdi.

Şimdi yapabilecekleri şeyler sınırlı, buraya en az onlar kadar eksik gelen Polonya’yı ve zayıf Portekiz’i yenip 4.bitirecekler. 3.lükleri de 5.likleri de büyük sürpriz olur. Ama göze hoş gelen basketbol oynayacaklar. Geçen sene Unijaca Malaga formasıyla ismini Euroleague’de en iyi uzunların arasına yazdıran Freeland ile NBA yıldızı ile Luol Deng’i izlemek keyifli olacak.

İspanya;

Jose Calderon – Ricky Rubio – Victor Sada
J.Navarro – Sergio Llull
Rudy Fernandez – San Emeterio – Victor Claver
Marc Gasol – Felipe Reyes
Pau Gasol – Serge Ibaka

İspanya uzun yıllardır katıldığı her turnuvanın favorisi olduğu gibi yine bu turnuvanın da favorisi olarak geliyor Litvanya’ya. Kimsenin bunu sorgulayacağını zannetmiyorum ama neden diyene şu yukarıdaki kadroyu göstermek yeterli olacaktır sanırım.

Hemen hemen her pozisyonda rakiplerine kalite olarak üstün gelen bir takıma sahip İspanya. Ülkemizdeki Dünya Basketbol Şampiyonası’nda kadroda olmayan Calderon ve bu takımın lideri, hatta biraz abartırsak babası olan Pau Gasol de bu turnuvada altına ulaşmak için her şeyi yapmaya hazırlar. Bu 2 takviyenin üstüne devşirme oyuncular içinde yine en iyi diyebileceğimiz ve birçok açıdan bu kadroya cuk oturan Serge Ibaka’yı da kadrolarına eklediklerini düşünürsek gerçekten göz korkutuyorlar. Basketbolseverler İspanya Milli Takımlarında böyle siyahi oyuncular görmeye alışsınlar, zira hem erkeklerde hem bayanlarda altyapılardaki en önemli oyuncuları Ibaka tarzı siyahi devşirmelerden oluşuyor. Bu takım kimlerden yoksun geliyor diye soracak olan olursa, bu isimleri Vazquez, Garbajosa ve Mumbru olarak sıralayabiliriz. Vazquez ve Mumbru’nun yokluğunda onlardan daha iyi alternatiflere sahip olmalarıyla hiç sorun yaşamayacaklar. Sadece takımdaki uzun şutör eksikliğinden bahsedebiliriz belki ama Garbajosa son yıllarda bu takıma ne verdi diye düşünürsek, bunun üstüne Gasol kardeşlerin ve Reyes’in orta mesafe tehditini eklersek bu sorunu da bertaraf ediyorlar. Ama şu takımda yayın gerisinden şut atacak bir uzun daha olsa, o zaman mükemmeliyete nirvanaya ulaşırlardı sanırım kadro kadrosunda.

Guard rotasyonuna bakarsak kağıt üstünde birbirini mükemmel tamamlayan, yıldız seviyesinde görebileceğimiz Calderon ve Rubio’ya sahipler. Üstelik “tehlike anında camı kırın” tadında bir Victor Sada da savunma ve sertlik getirmek için her ihtimale karşı kenarda bulunacak. Calderon yaratıcılık konusunda turnuvanın en yetenekli guardlarından biri olabilir. Ancak zaman zaman alay konusu olan savunması ayaklarının yavaşlığı onun büyük handikapı.Zaman zaman durum o seviyeye gelebilir ki Saras ile kim daha kötü savunma yapar yarışına girmeleri bile mümkün. Burada imdada Rubio yetişiyor. Ayak çabukluğu konusunda Avrupa’nın en iyi guardlarından, yine topu paylaşma ve guarda baskı konusunda da gayet iyi olduğunu biliyoruz. Onun da sorunu hepimizin bildiği gibi dış atışları. Geçmişte rakip takımların onu riske ettiğini çokça gördük ve bu İspanya’nın muazzam hücum gücüne büyük darbe vuruyordu. Onun şut performansı alacağı dakikalar açısından çok belirleyici olacak. %35-40 ile üçlük atmasını kimse beklemiyor ama dış şut yüzdesini %25-30 seviyesine çekebilirse zamanla turnuvada Scariolo’nun ilk tercihi olacaktır otomatikman. Zaten Navarro’nun ilk 5 çıkmasının kesin olduğu takımda Rubio’nun ona partner olması şuan en mantıklı gözüken şey. Sonuç olarak ciddi defoları olan ama birbirini iyi tamamlayan iki oyuncu var Scariolo’nun elinde. Hücumda sorun yaşadığında Calderon’u, savunmada sorun yaşadığında Rubio’yu, o da olmazsa Sada’yı hatta Llull’u bile kullanabilir. Daha ne olsun diyor insan.

İspanya’nın geçmişte Navarro dolayısıyla en önemli kozu olan 2 numara pozisyonunda bu sene büyük fark yaratacaklarını söylemek belki fazla iddaalı olur ama hiçbir takıma karşı burada daha zayıf olduklarını söylemek de pek mümkün değil. Navarro muhtemelen bu turnuvada eskisi kadar fazla öne çıkmayacak ama “La Bomba” her zamanki skorerliğiyle hem topun el yaktığı anlarda yine ilk tercih olacak, hem de sahada olması arkadaşlarına hücumda boş alan imkanı ve avantaj sağlayacak. Partnerinin de deli fişek diye tabir ettiğimiz oyuncuların başını çeken ama belki de Navarro kadar yetenekli ve hücumda kilit açıcı olan Sergio Llull’un olması yine büyük avantaj. Onun kenardan getireceği enerji ve bazen yanlış seçimler yapsa da en büyük avantajı olan tempoyu arttırması da İspanya’nın kullanabileceği bir opsiyon olarak cebinde bulunacak her zaman.

Kısa forvet pozisyonunda Rudy Fernandez – San Emeterio – Victor Claver üçlüsüyle yok artık denilebilecek kadar zenginliğe sahipler. Burada Victor Claver’e yazık olabilir, çünkü şu turnuvada herhangi bir takıma gitse çok rahat 20’li dakikaları alacak bir oyuncu. Pek ihtimaller dahilinde değil ama belki uzunların sakatlık ya da faul problemi yaşaması durumunda Claver’i 4’e çekip 4 kısalı bir sistem deneyebilir Scariolo. Rudy Fernandez atletizmi, skor gücü, NBA patenti ve daha çok ismi ile ilk 5 için öne çıkıyor. San Emeterio ise her antrenörün kadrosunda görmek istediklerinden… Oyun zekası, zaman zaman pis işleri de yapabilmesi, dengeli ve sorunsuz bir oyuncu olması onu mükemmel bir oyuncu yapıyor. Rudy Fernandez ile aynı pozisyonda oynamasıyla Milli Takım’da her zaman hak ettiğinden az değeri görmüş ve “Underrated”lerin başını çeken oyunculardan biri olan Sana Emeterio bu turnuvada biraz daha önemli bir role soyunabilir. Rudy Fernandez ise top paylaşımı konusunda sıkıntı yaratabilme potansiyeli ile bu takımın tehlikeli parçalarından biri ama takımın ağır ağabeylerinin burada olduğunu düşünürsek bu tehlikenin minimuma indiğini söyleyebiliriz.

Gelelim İspanya’nın en büyük silahı olan pota altına. Hani şu pota altıyla mücadele edebilecek bir pota altı daha sayın deseler belki Türkiye derdik ama Semih Erden’siz bizim iyi gibi gördüğümüz pota altında voleybol oynamalarından korkmuyorum desem yalan olur. Belki yine bir nebze Litvanya ezilmez ama şu turnuvada bir aksilik olmadığı sürece İspanya’nın ribaund hanesinde rakiplerinden hep üstün olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Pau Gasol’ü anlatmaya gerek yok derken bir de başımıza Marc Gasol çıktı ki NBA’de geçirdiği müthiş sezonu ve abisinin “En az benim kadar iyi” dediğini hatırlarsak İspanya’nın pota altındaki en büyük hücum silahı olacağını söyleyebiliriz. Bu ikiliye 4 numara pozisyonunda yıllardır bu seviyelerde oynayan, komple bir oyuncu diyebileceğimiz Reyes’i de ekleyince durumun ciddiyetini anlıyoruz. Bu üçlünün en büyük eksikliği olan atletizm-enerji konusunda da bu işi dünyada en iyi yapan uzunlardan Serge Ibaka takviyesi geldiğini de yazınca işin içinden çıkamıyoruz. Bu inanılmaz dörtlünün tek handikapı Nowitzki gibi, Bargnani gibi, Ersan gibi yüzü dönük oynayan uzunları tutmak olabilir deniliyor ama Pau Gasol’ün Rashard Lewis’i tutabilecek bir oyuncu olduğunu düşünürsek burada da pek sorun yaşayacaklarını sanmıyorum.

Toparlarsak İspanya herhangi bir sakatlık yada takım içi bir sorun meydana gelmezse haksız rekabet yaratacak kadar güçlü durumda. İlk tur gruplarında taraftar desteğiyle Litvanya’dan belki bir sürpriz bekleyebiliriz ama işler ciddileştiğinde bu takımın ne kadar iyi olduğunu görebiliriz. Hele çapraz gruptan da en büyük kozları genelde pota altları olan takımların geleceğini düşünürsek İspanya’nın yarı finali şimdiden garanti gibi duruyor. Burada en büyük iş Scariolo’ya düşüyor aslında. Sahada tuttuğu oyuncuların hücum-savunma dengesini sağlayabilmesi, bu sayede top paylaşımını en iyi şekilde yaptırabilmesi onun ilk görevi olacak. Burada da Calderon yerine Rubio-Sada, Rudy yerine de San Emeterio’ya sıkça başvurması gerekiyor. Bu sorunları yaşamadıkları sürece onları durdurabilecek takımın birçok ekstra şeye ihtiyacı var ve bunu sağlayabilecek tek takım da taraftar ve ev sahibi avantajıyla Litvanya gibi duruyor. Bu Litvanya’nın yarı final ya da final oynayacağı anlamına da gelmiyor ama bu İspanya’yla kafa kafaya ancak müthiş taraftar desteğini arkasına almış ve tüm oyuncuları en iyi gününde olan bir takımın oynayabileceğini düşünürsek bunun için tek aday şimdilik Litvanya.

Litvanya;

Kalnietis – Jasikevicius
Kaukenas – Delininkaitis
Pocius – Jasaitis
Songaila – K.Lavrinovic – Jankunas
Javtokas – Valanciunas – Petravicius

Basketbol ülkesi denilince herkesin aklına Litvanya gelir. Basketbolun sadece bir spor olmaktan çok daha fazlası, hatta bağımsızlıklarının simgesi olarak görüldüğü Litvanya için böyle bir turnuvaya ev sahipliği yapmak müthiş bir heyecan olsa gerek. Şimdiden her maç dolu tribünleri göreceğimiz ve her maç mükemmel atmosferde basketbol şöleni izleyeceğimiz için onlara teşekkür edelim.

Litvanya için bu turnuvanın ne kadar önemli olduğunu kadrolarının ilk satırında yazan isimden çok rahat anlayabiliyoruz. Milli Takımlar düzeyinde gelmiş geçmiş en iyi takımlardan biri olan 2003 Litvanya’sının kaptanlığını yapan Saras’ın dönüşü hem Litvanyalılar hem de basketbolseverler için çok keyifli olacaktır. 35 yaşına rağmen, inanılmaz bir taraftar desteği ile başka bir kimliğe bürünebilecek olan Saras’ın son büyük turnuvasını hepimiz merak ediyoruz. Litvanya için bundan daha iyisi Siskauskas’ın dönüşü olabilirdi sadece. Kleiza’nın yokluğunda Siskauskas’ın da olmayışı, bunun üstüne Maciulis’den de yoksun olmaları şampiyon olabilecekleri bu turnuvada onlar adına büyük bir handikap.

Guard pozisyonunda bu turnuvada Saras’ın hücumda inanılmaz şeyler yapabileceğini bilmemize rağmen savunmadaki inanılmaz zafiyeti ve buradaki alternatifinin Kalnietis olması Litvanya için ilk soru işareti. Kalnietis geçen seneki kadar iyi bir turnuva çıkarabilirse, şüphesiz Litvanya’yı bu bölgede çok rahatlatacak. Ev sahibi olma avantajıyla bizim geçen sene çoğu oyuncumuzun en iyi performansını sergilemesini sağlayan taraftar faktörü ile Kalnietis de iyi bir turnuva geçirebilir. Kısacası burada Litvanya’ya ne çok iyi, ne de kötü diyebiliriz. Ama potansiyeli bir guard ikilisine sahipler ve Saras’ı belki de son kez bu seviyede izlemek çok zevkli olacak.
2 numara pozisyonunda Avrupa’nın iyi oyuncuları arasında yer edinmiş, tecrübeli, bir combo guarddan bekleyebileceğimiz her şeyi yapabilecek olan Kaukenas ilk alternatifleri. Yedeğinin Delininkaitis olması biraz soru işareti gibi dursa da Saras liderliğinde kendi evlerinde tempo yapması beklenen Litvanya’da kısaların sadece iyi savunma yapması yeterli olabilir. Zira hücumda bol bol boş şut ve fast break bulacaklarını şimdiden tahmin edebiliyoruz.

Kısa forvet pozisyonu Litvanya’nın en sorunlu bölgesi gibi duruyor. Kısa forvet orjinli olarak ellerindeki tek oyuncunun bizim de yakından tanıdığımız ama son sezonu çok boş geçirmiş bir Jasaitis olması durumun vehametini anlatıyor. Hazırlık maçlarında burada guarddan bozma forvet olarak Pocius’u kullandılar ve onun performansı altın değerinde olacak Litvanya için. Jasaitis hücumda cezaları keser, biraz ribaund katkısı yapar ama Pocius kötü olursa her şey tepetaklak olabilir Litvanya için. Ev sahibi avantajı ve taraftarı seven oyun yapısıyla Pocius’un verilen görevi en iyi şekilde yapacağını düşünüyorum yine de.

İspanya gibi Litvanya’nın en güvendiği yer de pota altı. Yeni transferimiz ve hücumda güvendikleri isimlerden biri olan Songaila, pota altında savunma-ribaund-blok katkısı verecek ve en önemlisi hiçbir sertlikte geri atmayacak olan Javtokas, Lavrinoviclerin kardeşlerin iyi olanı Ksistof, 4 numarada hareketliliği ve skor katkısı ile Jankunas, Litvanya’nın geleceği altın çocuk Valanciunas ve Beşiktaş’ın yeni transferi Petravicius ile kalabalık ve çok zengin bir uzun rotasyonları var. Hazırlık maçlarında Valanciunas kendisinden beklentileri aşıp çok iyi performans sergiledi. İlk ciddi turnuvasında sorun yaşar mı tahmin etmek güç ama şu görüntüsü ile turnuvaya damgasını vuran oyunculardan biri olabilir. Bu Enes Kanter için de kötü bir gelişme aslında, çünkü Enes’e karşı her daim geride kalan Valanciunas şuan çok daha hazır durumda ve Enes ile kapışmayı ve ondan daha iyi olduğunu tüm dünyaya göstermeyi dört gözle bekliyor olacak. Bu açıdan Litvanya-Türkiye maçı da ayrı bir güzel olacak.

Litvanya anlaşılacağı gibi uzunlarda standardın çok üstünde, kısalarda ise günlük performansa göre şekillenecek bir kadroya sahip. Yazının başında da belirttiğim gibi eğer bu turnuvada Kleiza-Siskauskas-Maciulis üçlüsünden ikisi olsaydı, Litvanya’nın da en az İspanya kadar şansı olacaktı herkesin gözünde. Ama yine de bu eksikliklerine rağmen, ev sahibi avantajıyla İspanya’yı en çok zorlayacak takımların başında geliyor Litvanya. Kura şansına göre yarı final yada final yapacaklar gibi duruyorlar ama tahminim yarı final.

Polonya;

Koszarek – Skibniewski – L.Wisniewski
Berisha - Pamula
Kelati – Waczynski - Szczotzka
Szewczyk - Leonczyk
Hrycaniuk – Lapet

Polonya da turnuvanın talihsiz takımlarından biri. Düştüğü grup yetmiyormuş gibi üstüne en önemli 3 oyuncusu Marcin Gortat, Maciej Lampe-Michael Ignierski’den yoksun geliyorlar bu turnuvaya. Devşirme oyuncusu kontenjanı için ise David Logan yerine Thomas Kelati’yi aldılar. Kelati iyi bir oyuncu olmasına rağmen çalışmalara çok geç katılmış ve iyi durumda olmadığı söyleniyor. Bu şartlarda Polonya’dan bir 4.lük beklemek bile mucize olur, Portekiz ile oynayacakları maç sonuncuyu belirler.

Portekiz;

Da Silva - Tavares
Andrade – Costa - Sousa
Joao Santos – Silva - Minhava
Miranda - Gonçalves
Evora – Fonseca

Çoğumuzun ilk kez izleyeceği Portekiz için tek beklenti Polonya’yı yenip 5.sırayı alması olabilir.

TÜRKİYE;

K.Tunçeri – Ender
Ömer Onan – Sinan
Hidayet – Preldzic – Cenk
Ersan – Enes – İzzet
Ömer Aşık – Oğuz

Türkiye’yi uzun uzadıya anlatmaya gerek yok aslında, hepimizin iyi kötü bir fikri vardır. Bu yüzden Türkiye’ye kısaca değinecek olursak;

Guard rotasyonunda Kerem-Ender ile birlikte Hidayet-Preldzic’in de point forward olarak oynadığını düşünürsek sıkıntı yaşamayacağız gibi duruyor. Yine de burada Tutku Açık’ı seçseydik, onun varlığı ile guard rotasyonuna Hidayet-Preldzic’i kaydırmayabilirdik, doğal olarak Cenk’i dışarı atardık ve hakkımızı bir uzundan kullanabilirdik. Yine de burada yıllardır bu görevi Milli Takımlarda başarı ile yürütmüş Kerem-Ender ikilisine güvenimiz tam.

2 numarada Ömer Onan’a diyecek söz yok. Sinan sakatlığından sonra pek toparlanamamış gibi gözüktü hazırlık maçlarında ama umarım turnuvaya kadar hazırlar kendisini. Onun enerjisi ve Ömer Onan’ın yokluğunda guardlara yapacağı baskı çok önemli bizim için.

Kısa forvet pozisyonu en iyi olduğumuz yer desek yanlış söylemeyiz sanırım. Hidayet’in yanına Preldzic takviyesi, üstüne üstlük skor katkısı için takımda bulunan Cenk’in de eklenmesiyle en ağır bastığımız yer gibi gözüküyor. Bu turnuvada Preldzic gün geçtikçe sazı eline alıp takımın 1 numaralı opsiyonu olabilir, çünkü yaratıcılık konusunda sıkıntı çektiğimiz bir gerçek.

Pota altında Orhun Ene büyük bir kumar oynadı. 2 ay önce düşünürken elimizde 7 adet uzunun olduğunu ve bu uzunlardan 5’inin kadroya gireceğini söylüyordu herkes. Kerem Gönlüm’ün sakatlanması, ardından Semih’in yine benzer sorunla kadrodan çıkartılması sonucu alınması gereken 5 isim belliydi. Burada kadrodan daha önce çıkartılan Furkan’ın tekrar kampa çağırılması abes olurdu belki ama Semih’in durumu düşünülerek son ana kadar kadroda tutulmalıydı. Pota altında 4 iyi oyuncumuz var diyebiliriz ama İzzet’in formalite maçları dışında süre alamayacağını hepimiz biliyoruz. Üstelik bu 4 oyuncunun biri bu turnuvada güzel işler yapacağına inansam da henüz çok tecrübesiz olan Enes. Litvanya’nın 6 kişilik uzun rotasyonunu, İspanya’nın 4 kişilik ama hepsi birbirinden kaliteli uzun rotasyonunu, Sırbistan’ı, Almanya’yı düşününce bu pota altıyla nereye kadar gidebiliriz soru işareti. Allah korusun hele bir uzunumuz sakatlık gibi bir problem yaşarsa, o an bavulları toplayabiliriz. Ersan’ın hazırlık maçlarındaki kötü performansına rağmen turnuvada yine en skorer oyuncumuz olacağını düşünmek yanlış olmaz. Ömer Aşık yine bu turnuvanın en dominant pota altı performanslarını gösterebilir bize ama turnuva denilince akla gelen ilk şey kadro derinliği maalesef ve Ömer de Ersan da gün geçtikçe yıpranacak ve performansları düşecek gibi görünüyor.

Sonuç olarak şuan baktığımızda birçok takımın gerisinde gözüküyoruz. Avrupa’da 2.gruplarda eleneceğimiz görüşü ağır basıyor. İspanya-Litvanya-Sırbistan-Almanya’nın önümüzde olduğu bir gerçek. Bunların yanında Fransa, İtalya, Slovenya, Rusya, Yunanistan’a karşı neler yapabileceğimizi de kestiremiyoruz. Umarız Milli Takımımız bizi utandırır, finale kalarak Olimpiyat vizesini alır, o olmasa bile en azından bir madalyayla döner. Çeyrek finalde elenmemiz ise normal sonuç olur.
 
İspanya
Litvanya
Türkiye
B.Britanya
Polonya
Portekiz

Benim tahminim bu..
 
Bugün gördüğüm İspanyada kırılgan bir yapı var bence.Yavaş tempoda oynadılar Polonya az daha zaman olsa yakalayacaktı.İspanyada Gasol kardeşler iyidi,Navarro öldürücü şutlar soktu,Rubio felaketti.Polonyoda Lampe,Gortat ve Logan eksikliğine rağmen iyi direndiler belki onlar olsa büyük sürprizi yapabilirlerdi.Biz rahat oyunla kazandık.Portekiz çok zayıf takım özellikle guardları ve forvetleri çok zayıf.Pivotları fena değildi zaten double double yaptı.Enes çok iyiydi tabi bunda zayıf pota altının etkisi vardı.Onu Litvanya ve İspanya maçlarında görmek lazım.Litvanyada Büyük Britanyayla oynayacak orada Darius Songaliayı izliyeceğiz.
 
ingilizler az daha sürpriz yapıyordu..biraz daha dikkatli olsalar maçı alacaklardı..sakat 2 uzunları ve gordon gelse can yakacaklar..olimpiyatlara bir yıl var ama iyi bir oyun kurucu ile bir yerlere gelebilrler..birkaç oyuncuya basketbolcu demek için bin şahit lazım..açıkçası litvanyayı beğenmedim..ilk maçın stresinden de olabilir bir devamlılık yok..yılların tecrübesi jasi ve kaukenas olmasa dağılır giderler..bizim maçta kerem ve ömere çok iş düşecek..hakemler de hafif bir omuz vermedi değil..herşeye rağmen maç çok çok zevkliydi...
 
Litvanya'da problem ilk maç stresi falan değil. Takım kimyasında çok büyük problemleri var ve bu sahaya yansıyor. Bir ihtimal taraftar gazı ile çeyrek final görebilirler ancak ben bunu da çok olası görmüyorum. Dış şut isabet oranlarının düşük olduğu her gün her takıma yenilebilirler.

İspanyollar her geçen gün üstüne koyacaktır ancak yine de guardlarının çok formsuz olduğunu görüyoruz. Skor yükü Navarro ve Gasol biraderlerin üzerinde. Onları da tokatlayabiliriz.

Açıkçası bu fikstür bizim için çok iyi oldu. Portekiz ile başlayıp, sonra Britanya ile seviye atlayıp, Litvanya ile tamamen güven kazanabiliriz. Daha sonra Polonya mücadelesi ile dinlenip, İspanya ile grup finalini yapabiliriz.

Bir üst gruba ne yapıp edip en az 1 galibiyet taşımamız gerekiyor. En azından Fransa'yı her türlü mağlup eder, çeyrek finale çıkarız. Diğer çapraz gruptan gelecek birinci bizim dişimize göre olacağından yarı final görme şansımız yüksek olacaktır.

Zaten A ve B gruplarının oluşturacağı çapraz grubun çeyrek finalistleri 1-3, 2-4 şeklinde yarı final oynayacaktır.
 
litvanyalı o genç çocuk bugün kısa süre aldı ama çok sırıttı..ilk kez izliyorum,iyi mi kötü mü demek için çok çok erken..ama enes'de bir kalite olduğu çok açık,umarım en büyük eksiğimiz olan süperstar oyuncuya kavuşuruz..ispanyada gasol-navarro,almayada dirk ve dirk,fransada parker,yunanistanda dia-spanoulis..basketbol gerçek bir takım oyunu ama bu oyuncular da bireysel olarak çok özel..
 
Ben açıkçası katılmıyorum Ernoyan Abi'ye.

İlk maçlarda takımların bambaşka kimliklere büründüğünü sadece bizim grubumuzda değil diğer maçlarda da çok net gördük. Örneğin Hırvatistan bugün Finlandiya'ya karşı zorlandı ama yarın nispeten daha güçlü takımları daha rahat yenecektir.

Litvanya'nın en sorunlu bölgesi olan 3 numarada Jasaitis'in performansı onlar için çok önemliydi ve gayet iyi oynadı bugün. Üstelik devreye sokamadıkları oyuncuları önümüzdeki maçlarda forma girdiğinde, taraftar gücü ile en kötü yarı finale giderler bana göre.

Fikstürü daha önce yazdığım gibi beğenmemiştim ama Britanya'nın beklenilmediği kadar dirençli olması sebebiyle şimdi iyi olmuş diyebiliriz. Oyun planlarını, tarzlarını pek bilmediğimiz Britanya'ya karşı ilk maçta sürpriz bir mağlubiyet çok kötü olabilirdi.

Öte yandan Polonya'nın İspanya karşısındaki performansının da aldatıcı olduğunu düşünüyorum. Türkiye, Litvanya hatta Britanya maçlarında farklı mağlup ayrılacaklar diye tahmin ediyorum.
 
Songaila nasıl oynadı ?
 
Gazanfer biraderim,

Açıkçası ilk maçlar hakkındaki görüşün haklı ancak ben ısrarla Litvanya'daki sorunun ilk maç günü olması ile alakası olmadığını düşünüyorum.

Milli takımın Japonya 2006'daki performansını hatırlarsın. 2007'de Sırbistan'da neden başarısız olduysak, Litvanya da o yüzden başarısız olur.

Detaya girecek pek vaktim yok ancak Litvanya'daki sorunun takım kimyasında olduğunu yinelemeliyim. Tabii her şeye rağmen seyirci desteği ile bir canavara dönüşüp, şampiyon bile olabilirler. Benimkisi sadece ufak bir tahmin. Cuma günü görüntü netleşecek. Bekleyip görelim.

Özel bir not: Attığın mesaj çok uzundu. :) Okuyacak vaktim olmadı malesef. İlk fırsatta okuyup gerekeni yaparım.
 
Türkiye
İspanya
Litvanya

Büyük Biritanya
Polonya
Portekiz
 
Portekiz 73
İspanya 87
 
İspanya Büyük Britanya'yı da geçerek yoluna kayıpsız devam ediyor. Zaten 3 takımın puan kaybetmeyeceği az çok belliydi. Bakalım akşam kazanan kim olacak?
 
Oyun kurucusuz milli takımımız 6 sayı geride Polonyaya karşı
 
Çok kötü oynuyoruz.Malesef korktuğum oldu ve milli takım aynı 2009 Polonya'da ki gibi aldığı ilk mağlubiyetten sonra dağıldı :(.
 
Hakıkaten rezıl bır oyun. Izzet Turkyılmazı da gorduk faul yapması ıcın oyuna alındı turnıke yedık. Yahu Orhun Ene sana dıyecek laf bulamıyorum gercekten. Kendı takımını kurmak ıcın yapmadıgın cambazlık yok. Sacma sapan oyunda durdan Cenk ı ızlıyorsun kenarda oturan Sınan ın yuzune baktıgın yok. 2 kısının elıne bakıyoruz sadece. Bakalım ıkıncı yarı nasıl bır suprız beklıyor bızı.
 
Kaybetceğimiz aklımın ucundan geçmiyorda eğer kaybedersek aramızdaki maçlara bakılıyorsa yarın İspanya'yı yensek bile Polonya,Britanya'yı yendi mi eleniyoruz.Gene de 2.yarı çevirip kazanırız maçı.
 
Ayrıca Su an kafalar yarınkı macta bızım tum ekıpte ama bu macı kaybettıgımızde yarın ya tamam ya devam macı oynıyacaz kı Ispanya ıle oynuyoruz. Polonya Brıtanyayı bana gore gecer ve bız grupta 4. oluruz. Umarım boyle bır kotu senaryoyu gormeyız
 
84 83 kaybettik.Artık işimiz zor.
 
Ve elveda Eurobasket bu kadar rezalet bır hakem bu kadar sacma bır oyun sonuc bu lanet olsun %80 bıttı hersey
 
Geri
Üst