Fenerbahçe’nin 2008 itibariyle Euroleague’de 4 sezon üst üste çeyrek final oynaması, 2009’da Galatasaray’ın Eurocup’ı kazanması, 2011 Avrupa Şampiyonası’nda Milli Takım’ın beklentilerin çok üstüne çıkarak Avrupa İkincisi olması ve Olimpiyat 5.’liği, Kaski’nin 2 sezon üst üste Eurocup’ta final oynaması, geçen sene Euroleague’de Fenerbahçe’nin 4., Galatasaray’ın 5. olması ve de son olarak Fenerbahçe’nin Euroleague 2.’liği ile son 6 yılda Türk takımlarının Avrupa mücadelesini özetleyebiliriz.
Milli takımlar bazında FIBA sıralamasına göre dünyada 13., Avrupa’da da 6. sırada yer alıyor “Potanın Perileri”. Kulüpler bazında ise kadın basketboluna en fazla para harcayan iki ligden biri konumundayken TKBL, göreceli bir önerme ile de Rusya Ligi’nden sonra Avrupa’nın en iyi ligi olduğu iddia ediliyor ligimizin. Türk kadın basketbolunun artık Avrupa’da önemli bir yere sahip olduğu su götürmez bir gerçek. Yalnız bunun “Yükselme Devri” mi, yoksa “Lale Devri” mi olduğu asıl soru. Galatasaray özelinde aynı soru sorulabilir ama önce ligi bir değerlendirmek, Galatasaray değerlendirmesine de mana katacak diye düşünüyorum.
Edremit Belediye:
Sezon başında basketbolun dışında bir kriz yaşayıp, koç ile yolları ayırdılar. Yerli kadrolarındaki kalite noksanlığı sebebiyle ligde başarılı olamadılar ve ilk küme düşen takım onlar oldu. Sezon başında kadroda olan yabancılar, sebebi açıklanmaksızın takımdan ayrıldı ve sezon içinde 6 farklı yabancı oyuncu forma giydi. Ligin bitmesine 2 hafta kala ligden çekildiler.
Samsun Basket:
Sezona iyi yabancı transferleri yaparak başladılar, sonra o yabancılar birer birer takımdan ayrıldı. Maddi kriz yaşan Karadeniz temsilcisi, ligin 2. yarısında çok genç bir kadroyla mücadele etmek zorunda kaldı ve küme düşmekten kaçamadı. Onlar da Edremit gibi, kalan maçlarına çıkmama kararı aldılar.
Beşiktaş:
Kulübün yaşadığı ekonomik sıkıntıdan en çok etkilenen branşların başında kadın basketbolu geliyor Beşiktaş’ta. Sezona 2 yabancı ve genç oyuncularla başladılar. O yabancılardan biri takımdan ayrıldı sezon başında ve Beşiktaş ligin ilk 13 maçında galibiyet alamadı. Erkek basketbol takımlarının bonservisler sayesinde sıcak para bulmasıyla kadın şubesine para aktarıldı. Yabancı transferleri ve Gülşah Akkaya kadroya eklendi. Üst üste alınan galibiyetlerle küme düşme hattından sıyrılan Beşiktaş, işini garantiledikten sonra Amerikalıları’yla yolları ayırdı. Fenerbahçe’den kiralanan Özge Kavurmacıoğlu başarılı bir sezon geçirdi burada.
Altyapılarda geçen sene Yıldız Kızlar’da Türkiye 2.’si olan kadrodan bazı oyuncular bu sene A Takım’da şans buldular ama altyapı liglerinde başarılı oldukları söylenemez bu sezon.
TED Ankara Kolejliler:
Sezona maddi kriz ile başlayan ekiplerden biri, sadece 2 yabancı oyuncu ile yola çıktılar. Kadroyu tamamlamak için Genç Takım’dan takviye alındı sezon boyunca. Mercedes Walker’ın pota altındaki dominantlığı, Ana Dabovic’in performansı ve işlerin sıkıştığı dönemde yapılan Shannon Bobbitt transferi takımın ligde kalmasına yardımcı oldu.
Canik Belediyesi:
Samsun’un ligdeki yeni temsilcisi sezon içinde ciddi bir maddi kriz yaşayıp, Janel McCarville, Nihan Anaz ve Gülşah Akkaya’yı kaybetmesine rağmen hedefine ulaştı. Parasını alamadıktan sonra ayrılan oyuncuların yerine yabancı transferi yapılmasıyla, Cheryl Ford liderliğindeki takım, sezonu korkulu rüya görmeden bitirdi.
Adana Botaş:
Türkiye’nin en önemli altyapı takımlarından biri Botaş, ligde istediğini bulamayan takımlardan bir tanesi. Büyük yoğunluğunu altyapısından yetişen oyuncuların oluşturduğu yerli rotasyonu ile ciddi bir maddiyetten kurtulan Botaş, belki de biraz tecrübe eksikliğinden ligde bocaladı. Takımın başında uzun yıllardır görev alan Olcay Orak ile sezon içinde yollar ayrıldı ve ligin tecrübeli koçlarından Aziz Akkaya takımın yeni koçu oldu.
Botaş altyapısı çıkışlı 1990 doğumlu Burcu Çiğil ve 1994 doğumlu Pelin Bilgiç öne çıkan gençler olurken, Botaş yarışmacı olarak hala en önlerde olsa da oyuncu kalitesi olarak eski parlak günlerin uzağında olduğunu söyleyebiliriz altyapılarda.
Ceyhan Belediye:
Adana’nın diğer temsilcisi ligin istikrarlı takımlarından bir tanesi, sene başında iyi yabancılar transfer edip herhangi bir sıkıntı yaşamadan ligi playoff çizgisinde bitirmek üzereler. Kadroda yer alan tecrübeli isimlerin yanı sıra altyapısıyla da yükselişte olan Ceyhan, 95-96 doğumlu birçok genç oyuncularına da şans verdi sezon boyunca. 1991 doğumlu Asena Yalçın’a takımın birinci guardı olarak –belki çok başarılı bir sezon geçirmedi ama- şans verildi ve tecrübe kazanmasına olanak sağlandı. Altyapıya ayrıca değinmeyeceğim, Adana’da Botaş’la beraber gerekli yatırımı yaptıklarını düşünüyorum. Bahar ve Tuğçe Canıtez'in de Ceyhan'dan yetiştiğini hatırlatalım.
Homend Antakya Belediyesi:
Sezona iyi başlayamadılar, koç değişikliği sonrasında Hakan Acer ile beraber yüksek yatırım yapılan kadro, hak ettiği değere ulaştı. Ligde isim sponsoru olan nadir takımlardan olan Antakya, isimli yabancılarla sezona başladı ve beklediği katkıyı da aldı. Genç oyunculara fazla yatırım yapılmadığını ve tecrübesi yüksek yerlilerle takımın sezonu tamamladığını görüyoruz.
İstanbul Üniversitesi B.G.D:
Türkiye’nin en önemli oyuncularının yetiştiği altyapılardan biri olan İstanbul Üniversitesi, son sezonlarda fazla yatırım yapmadan sıkıntılı sezonlar geçiriyordu. Misyon olarak oyuncu yetiştirmeyi öncelik alan Üniversite, BGD sponsorluğunda hem el hem de kimlik değiştirdi. Çok ciddi yatırım yapılan takım, ciddi maddi güç isteyen çok önemli yabancılar ve Tuğba Palazoğlu’yla anlaştılar sezon başında. Aydın Uğuz yönetiminde hayalkırıklığı bir başlangıç yapan Üniversite, Aydın Hoca ile yolları ayırıp Hurşit Baytok’u koçluğa getirdi. Baytok yönetiminde de gidişatı değiştiremeyen Sarı-Yeşilliler, ilk 15 maçlarında 7 galibiyet alabildiler. fakat takıma Sandra Mandir’ın eklenmesinin ardından büyük bir çıkış yakaladılar. Mandir sonrası çıktıkları 10 maçta -1’i hükmen- 8 galibiyet alan takım, 2 mağlubiyeti de Galatasaray ve Fenerbahçe karşısında aldılar. Carson, Osipova, Sandra gibi bir çok kaliteli oyuncuya rağmen kadronun yıldızı milli oyuncu Tuğba Palazoğlu oldu. Tecrübeli oyuncu son 3 senede sürekli artan performansını rakamlara da döktü ve TKBL’deki en verimli sezonunu geçiriyor.
Basketbola başladığı yer olan Üniversite’ye kariyerinin sonunda bir kez daha dönen Nilay ablalarının yolunda ilerlemesi beklenen gençler olsa da kadroda, artık yeterince şans bulamadıklarını görüyoruz yeni yapıda. Bahar(1989) ile Mehtap(1988) yine kulübün altyapısından yetişen bir jenarasyonun parçalarıyken, yeni jenerasyondan da Betül Kalfalı ve Didem Nakaş dönem dönem şans buldular A Takım’da. Altyapılarına baktığımızda, onların da eski İstanbul Üniversitesi olduklarını söyleyemeyiz. İstanbul Ligi’nde Galatasaray’ın gerisinde kalıyorlar artık. Nevriye, Nilay, Işıl ayarında oyuncuları yakın dönemde Türk basketboluna sunma ihtimalleri gözükmüyor ne yazık ki. Asıl can sıkıcı olan da BGD yönetiminde, altyapıdan iyice uzaklaşma ihtimallerinin olması. Umarım, asıl misyonlarına sırt dönmezler.
Tarsus Belediye:
Ligin ağırlığında olduğu gibi belediye destekli olan Mersin temsilcisi, bu sezon Euroleague oynayacağı için iyi yatırım yaptı. Tabii paranın kullanma şeklinin doğruluğu ciddi biçimde tartışılır. Performans dolayısıyla yabancıları değiştirmek zorunda kaldılar sezon içinde. Devşirme Michelle Campbell ve tecrübeli yerlilere ağırlık verdiler kadrolarında. Genç oyunculara fazla şans vermediler sezon boyunca. Euroleague’de başarısız, ligde ise başarılı sayılabilecek bir sezon geçirdiklerini söyleyebiliriz. Fakat önümüzdeki sene nerede olacağı ve nasıl yatırım yapacağı kestirilemeyen bir takım.
Kayseri Kaski:
TKBL’nin en “Avrupalı” takımı Kaski kesinlikle. Ciddi bir yatırım ile ligde başarıdan çok kendilerine hedef koydukları Eurocup’ı istiyorlar. Birisi geçen senenin Euroleague MVP’si Asjha Jones olan 6 yabancıyla Eurocup’a asıldılar fakat kıl payıyla kupa kaçtı. Kupayı ucundan tuttuktan sonra çok kal kıran bir biçimde kaybettiler ama durum bu kadar basit mi? Yazının en başında yapılan “Lale Devri” benzetmesinin en fazla kapsadığı takımlardan biri de Kaski. Kayseri Kaski de en az Galatasaray kadar “tüketim takımı”. Ligde biraz da mecburiyetten genç jenerasyondan transfer yapsalar da yetiştirmeci değiller. Avrupa maçlarında Türk oyunculara neredeyse hiç şans vermiyorlar. Bütçe olarak 1-2 rakiplerinin olduğu Eurocup’ta başarılı sayılmak için gerekli kriter olan kupayı alabilmiş değiller.
Bu şekilde ne kadar ilerleyebilecekleri ciddi soru işareti. Kadrodaki genç isimlerin üzerine inşa edilmiş bir Kaski, Türk basketboluna çok daha fazla yarar sağlayacaktır diye düşünüyorum.
Mersin BŞB:
Salonlarında yapılan yenileme çalışması nedeniyle, sezonun ilk yarısında tüm maçlarını deplasmanda oynadılar. Eurocup’a her iki maçta da Kaski’ye mağlup olarak Son 16’da veda ettiler. Lige kötü bir başlangıç yaptılar, ilk 4 maçta 3 mağlubiyet alarak. Sonuncusu Galatasaray maçı olan sonraki 5 maçlık dönemde 3 galibiyet alsalar da, Galatasaray maçındaki farklı mağlubiyet ile henüz ritm tutturamadıklarını gösterdiler ama ne olduysa bu maçtan sonra oldu. İlk yarının sonunda deplasmanda 4/4 yaptılar ve çıkış başladı, ikinci yarıda ise Fenerbahçe, Galatasaray, Kaski de dahil olmak üzere tüm maçlarını kazandılar ve 16 maçlık bir galibiyet serisi yakaladılar. Ligi çok iyi tanıyan Larkins ve Zellous gibi yabancılara, yine ligin en tecrübelilerinden devşirme Barbara Turner’a, İngiliz forvet Chantelle Handy eklendi. Larkins ve Zellous WNBA şampiyonu olup buraya gelirken, MVP olamasa da final serisinin yıldızı Zellous’u kadroda bulunmak en büyük başarıları oldu. Yerli rotasyonlarını genç oyuncular üzerine kursalar da Ceyhun Yıldızoğlu alışılanın dışında çok dar bir rotasyonla oynuyor.
Seda Erdoğan’ın sakatlığı sonrasında, rotasyonda ciddi süre alan tek –safkan- yerli Merve Aydın. Kulübün altyapısından yetişen ve Ceyhun Yıldızoğlu’nun üstünde çok durduğu Merve, bir senelik İstanbul Üniversitesi deneyiminin ardından sezon başında kulübüne geri döndü. Mersin’de altyapı yatırımı artıyor, Botaş altyapısının marka olmasında en çok pay sahibi olan kişinin Mersin’de olmasıyla beraber. Merve Aydın da zor yakalanacak yeteneklerden biri. 1994 doğumlu genç oyuncu, dikkat çeken yeteneklerine bu sezon üst düzey mücadelenin içinde tecrübe de ekliyor. Sezonun yıldızı takımda, parlayan isim. Tabii Mersin için Zellous gibi bir lokomotif oyuncuyu elde tutmak çok zor, gerçek sınav Zellous’suz takımda başlayacak Merve için. İnşallah bu sınavı vermeden İstanbul’a geri gelme hatasına düşmez genç oyuncu.
Fenerbahçe:
TKBL’nin son 10 senesindeki lokomotif takım. Hem TKBL’nin hem de tüm branşları içinde Fenerbahçe Kulübünün en istikrarlı takımı olduğu için Aziz Yıldırım’ın kalesi durumunda. Daha önceki 4 senede çok uğraşıp kendilerini son 4’e atamasalar da son iki senede bunu başardılar ve bu sene finale kadar çıktılar. Ligde de normal sezon liderliğini garantilemiş durumdalar. Dönem dönem bocalama dönemine girseler de rakipsizlikten dolayı bundan fazla etkilenmeden atlatabiliyorlar. Sürekli yatırımı arttırarak hem ligdeki mevcut başarılarını sürdürmeleri hem de Avrupa’da basamak atlamaları takdiri hak ederken, tek takımlı (UMMC) ligde onlarla oynamadan finale çıkmanın da bir ölçü de şans içerdiğini atlamamak gerekiyor. En basitinden bu Fenerbahçe, geçen seneki düzende final oynayamazdı. Tabii bunları kıskançlıkla yermek için yazmıyorum, ne olursa olsun birinci kupada son 4’ün başarı olduğunu ve en azından benim takımımdan daha başarılı olduklarını Kabul ediyorum.
Kulüp başkanının ve Aras Kargo’nun ciddi destekleriyle para harcamaktan kaçınmıyorlar, kimi zaman milyon dolara yaklaşan bonservisini verip Angel’ı alıyorlar, kimi zaman 100 milyar verip altyapılarına oyuncu alıyorlar. Kulübünden ayrılması imkansız denen Verameyenka’yı ikna edecek yolu bulabiliyorlar. Basında –Ahmet Ercanlar gibi maşalara yaptırılan- ‘acıtasyonlara’ kanmaksızın maddi olarak da en güçlü takımlardan biri olduklarını görüyoruz Avrupa’daki. Sadece havlu sallasın diye Esra ve Yasemin’e verilen paradan da bunu anlayabiliriz.
Altyapıda da Türkiye’nin en başarılı konumundalar şu dönemde. Sadece şampiyonlarda aldıkları başarılı sonuçlar değil, TKBL’nin bir çok takımında forma giyen ve önemli rol alan yeni nesil oyuncular yetiştirdikleri için bunu diyorum. Tabii bu oyuncuların Fenerbahçe A Takım seviyesinde başarılı olup olamayacakları da önemli bir kriter.
Galatasaray:
Gelelim asıl konuya, yatırımın başladığı 2007-2008 sezonundan itibaren para harcama konusunda hiçbir kulüpten eksiğimiz yok TKBL’de. Transferde agresif bir tutum izliyoruz, yerli pazarında kaptırdığımız oyuncu olmadı bu süreçte. Hatta sürekli piyasayı süpürerek bir çok takıma ve belki de Milli Takım’a zarar verdiğimiz gerçeklik payı taşıyor. Ligi 2 takımlı bir lig yaptıktan sonra yaşanan idari sorunlar nedeniyle bir türlü beklenene ulaşamamak ciddi hayalkırıklığı camiada.
Sezona yine bir yeni yapılanmayla çıktıktan sonra, umut veren takımın en önemli oyuncusunun maddi sorunlar sebebiyle kaybedildi. Son yıllarda şampiyonluk baskısı en az olan bu yılda da bir şekilde kabusa döndü hayaller. Euroleague’de Galatasaray kalitesinin altındaki takımlara alınan mağlubiyetlerle sıfır çekilmesi, ligde Kaski ve Mersin deplasmanlarından mağlup ayrılmak ve Fenerbahçe’ye 2 maçta da mağlup olmak, Türkiye Kupası’nın getirdiği erken baharı unutturdu. Ligde playoff çizgisinin altında kalan takımlarda yaşanan ödeme sıkıntısının Galatasaray’da yaşanması sezonun en can sıkıcı tarafıydı. Final serisinde ev sahibi avantajını rakibine kaptıran takımımız, eğer kalan iki normal sezon maçında sürpriz bir mağlubiyet alırsa yarı final serisine de deplasmanda başlamak zorunda kalabilir.
İçinde bulunduğumuzla beraber son 6 sezonu; 30 farklı yabancı, 5 farklı koçla geçiren takımımız bu süreçte bir altyapı oyuncusunu da A Takım’a monte edemedi (Yasemen önceki dönemde oynamaya başlayıp, bu seneye kadar uzunca bir dönemi boş geçirdiği için saymıyorum). Hatta aynı dönemde transfer edilen tüm yerli oyuncular içinde Işıl Alben haricinde ilk 5’e oturtacağımız bir isim dahi bulamadık. Seneye kadro büyük ölçüde yine değişecektir. Piyasada Tuğba, Hollingsworth ve Tuğçe Canıtez gibi dikkat çeken yerliler var ve uzun yıllardır ilk kez Fenerbahçe’nin de yerliye ihtiyacı var bu yüzden transfer dönemi çok hareketli olacaktır.
İşin A Takım boyutu böyle, altyapıya bakarsak biraz ezber bozacağız. Yıllarca çok sıkıntı çektik. Geçen sene genç takımımızda sadece 4 oyuncu vardı, uzunumuz yoktu vs. Artık bunları geride bırakıyoruz, Geçen sene Türkiye 3.’sü olan Yıldız takımımız Genç Takım’da mücadele ediyorlar bu sene, takımın 2 oyuncu hariç tamamı seneye Genç Takım’da devam edecekler. Küçük takımdan beri bir çok derecesi, başarısı olan bu oyuncular seneye gerçek gücünü gösterip mezun olacaklar Galatasaray’dan. Yıldız Takım’a çok ciddi yatırım yapıldı, Yine Türkiye 3.’sü olan Küçük Takım kadrosu ciddi biçimde takviye edildi bu sene Yıldız Takım’da. Hedef oyuncular var bu takımımızda. Ve Küçük Takımımız, namağlup şekilde İstanbul Ligi’nin lideriler. Deplasmanda iki tane Fenerbahçe galibiyeti ile yaptılar hem de bu seriyi. Minik Takımımız, okullarda Türkiye Şampiyonu oldu, onlar da geliyor yani. Kafaya oynayan ve hedef oyuncuları olan bir Galatasaray altyapısı var artık. Tek güzel şey de bu sanırım yazıda Galatasaray’la ilgili olarak.
Hep yazdığım bir şey var “sürekli tüketen olarak bir gün tükeneceğiz”. Bu sene de bunu bir ölçü de yaşadık ne yazık ki. Galatasaray’ın parası var tabii ki, kadın basketbol takımı bu kulübü batırmayacak tabii ki ama bu kaynağın daha mantıklı, daha makul harcanması zaruriyet artık. WNBA’in elit oyuncuları Whalen, Sylvia, Sancho’yu alarak, Avrupa’nın gözdeleri Wauters’ı, Alba’yı kadroda bulundurarak, Nevriye, Işıl, Şaziye, Bahar… Türkler’e gayet ciddi paralar ödeyerek başarısız olma hakkımız yok artık. Ya bir süreliğine vazgeçip mütevazı kadro kuracağız geleceğe yatırım amaçlı ya da harcadığımız paranın hakkını vereceğiz. Kararı vermek gerekiyor artık ya yetiştirerek kıracağız saltanatı, ya da daha fazla –ama daha mantıklı biçimde- alarak. Galatasaray’ın ikisine de gücü, taraftarın ikisine de sabrı var. Yeter ki ne yapacaklarını bize de söylesinler. Yani en açıkça örneklemek gerekirse; geçiş senesi diyorsan Nevriye’ye bu parayı vermeyeceksin, hedefin şampiyonluksa üç kuruş için Whalen’ı, Diana'yı kaçırmayacaksın artık.
***
Tabii bu kadar zamanı sadece Galatasaray için değil, yukarıda sıraladık tüm takımları, ayağını yorganına göre uzatan yok. Sponsorun, taraftar ilgisinin bu kadar düşük olduğu branşta belediye desteğiyle, 1-2 özel firmanın yardımıyla ve İddaa geliriyle kısıtlı kazanç var ama Avrupa'nın en çok para harcayan 2 liginden biriyiz. Ama şimdi paraları akıtanlar sıkıldığında takımlar da gümlemeye başlıyor, kaçan kaçana sonra ülkeden. Avrupa'ya ithal edebildiğimiz oyuncu yok, Avrupa 2.'siyiz diye övünüyoruz ama Milli Takım'ın yıldızı Birsel'in dün halini gördük Euroleague'de. Hep bir eksik kalıyor o aşamada Türk sporcusu. Birsel'le kısıtlamıyorum bizimkiler de onlarınkiler de Türk sporcular haddinden fazla kaprisli, ne yazık ki hep kendini yeterli görüyor. Bu zaten ciddi bir darbe vuruyor kadın basketboluna, bir de kulüpler akıtıyor parayı. Burada ayrım yok hem yerliler hem de yabancılara gereksiz para harcanıyor şu dönemde. Dünya'da en çok para harcayan 3 takım Galatasaray, Fenerbahçe ve UMMC'dir. Çıtayı bu kadar yukarıya çekmenin gereği var mı Türkiye'de bu branş için? Bir gelirin yok sonuçta buradan. Haydi Galatasaray, Fenerbahçe rekabetten sebep bırakamaz para yağdırmayı da diğer Türk takımlarını anlayamıyorum. Şu dönemde harcanan para, bu branşın geleceği için korkutuyor beni açıkçası. Benim en beğendim model İspanya'da. Avenida şampiyon oluyor; dağıtıyor takımını kolayca. Yeni bir Alba Torrens çıkarabilmek için. Rivas final oynuyor; kolayca vazgeçiyor yıldızlarından, gençlerinin önünü açmak için. UMMC, Spartak para akıtır buraya, çünkü orada kara para dönüyor. Fakat bizim için, bu şekilde yürümez bu iş. Tamam, koca Galatasaray Ros Casares değil, iflas edip kapanmaz tabii ki ama Galatasaray'ın da sadece Kadın Basketbol Takımı yok. Diğer branşların hakkına geçme gibi bir hakkı yok şubenin.
Milli takımlar bazında FIBA sıralamasına göre dünyada 13., Avrupa’da da 6. sırada yer alıyor “Potanın Perileri”. Kulüpler bazında ise kadın basketboluna en fazla para harcayan iki ligden biri konumundayken TKBL, göreceli bir önerme ile de Rusya Ligi’nden sonra Avrupa’nın en iyi ligi olduğu iddia ediliyor ligimizin. Türk kadın basketbolunun artık Avrupa’da önemli bir yere sahip olduğu su götürmez bir gerçek. Yalnız bunun “Yükselme Devri” mi, yoksa “Lale Devri” mi olduğu asıl soru. Galatasaray özelinde aynı soru sorulabilir ama önce ligi bir değerlendirmek, Galatasaray değerlendirmesine de mana katacak diye düşünüyorum.
Edremit Belediye:
Sezon başında basketbolun dışında bir kriz yaşayıp, koç ile yolları ayırdılar. Yerli kadrolarındaki kalite noksanlığı sebebiyle ligde başarılı olamadılar ve ilk küme düşen takım onlar oldu. Sezon başında kadroda olan yabancılar, sebebi açıklanmaksızın takımdan ayrıldı ve sezon içinde 6 farklı yabancı oyuncu forma giydi. Ligin bitmesine 2 hafta kala ligden çekildiler.
Samsun Basket:
Sezona iyi yabancı transferleri yaparak başladılar, sonra o yabancılar birer birer takımdan ayrıldı. Maddi kriz yaşan Karadeniz temsilcisi, ligin 2. yarısında çok genç bir kadroyla mücadele etmek zorunda kaldı ve küme düşmekten kaçamadı. Onlar da Edremit gibi, kalan maçlarına çıkmama kararı aldılar.
Beşiktaş:
Kulübün yaşadığı ekonomik sıkıntıdan en çok etkilenen branşların başında kadın basketbolu geliyor Beşiktaş’ta. Sezona 2 yabancı ve genç oyuncularla başladılar. O yabancılardan biri takımdan ayrıldı sezon başında ve Beşiktaş ligin ilk 13 maçında galibiyet alamadı. Erkek basketbol takımlarının bonservisler sayesinde sıcak para bulmasıyla kadın şubesine para aktarıldı. Yabancı transferleri ve Gülşah Akkaya kadroya eklendi. Üst üste alınan galibiyetlerle küme düşme hattından sıyrılan Beşiktaş, işini garantiledikten sonra Amerikalıları’yla yolları ayırdı. Fenerbahçe’den kiralanan Özge Kavurmacıoğlu başarılı bir sezon geçirdi burada.
Altyapılarda geçen sene Yıldız Kızlar’da Türkiye 2.’si olan kadrodan bazı oyuncular bu sene A Takım’da şans buldular ama altyapı liglerinde başarılı oldukları söylenemez bu sezon.
TED Ankara Kolejliler:
Sezona maddi kriz ile başlayan ekiplerden biri, sadece 2 yabancı oyuncu ile yola çıktılar. Kadroyu tamamlamak için Genç Takım’dan takviye alındı sezon boyunca. Mercedes Walker’ın pota altındaki dominantlığı, Ana Dabovic’in performansı ve işlerin sıkıştığı dönemde yapılan Shannon Bobbitt transferi takımın ligde kalmasına yardımcı oldu.
Canik Belediyesi:
Samsun’un ligdeki yeni temsilcisi sezon içinde ciddi bir maddi kriz yaşayıp, Janel McCarville, Nihan Anaz ve Gülşah Akkaya’yı kaybetmesine rağmen hedefine ulaştı. Parasını alamadıktan sonra ayrılan oyuncuların yerine yabancı transferi yapılmasıyla, Cheryl Ford liderliğindeki takım, sezonu korkulu rüya görmeden bitirdi.
Adana Botaş:
Türkiye’nin en önemli altyapı takımlarından biri Botaş, ligde istediğini bulamayan takımlardan bir tanesi. Büyük yoğunluğunu altyapısından yetişen oyuncuların oluşturduğu yerli rotasyonu ile ciddi bir maddiyetten kurtulan Botaş, belki de biraz tecrübe eksikliğinden ligde bocaladı. Takımın başında uzun yıllardır görev alan Olcay Orak ile sezon içinde yollar ayrıldı ve ligin tecrübeli koçlarından Aziz Akkaya takımın yeni koçu oldu.
Botaş altyapısı çıkışlı 1990 doğumlu Burcu Çiğil ve 1994 doğumlu Pelin Bilgiç öne çıkan gençler olurken, Botaş yarışmacı olarak hala en önlerde olsa da oyuncu kalitesi olarak eski parlak günlerin uzağında olduğunu söyleyebiliriz altyapılarda.
Ceyhan Belediye:
Adana’nın diğer temsilcisi ligin istikrarlı takımlarından bir tanesi, sene başında iyi yabancılar transfer edip herhangi bir sıkıntı yaşamadan ligi playoff çizgisinde bitirmek üzereler. Kadroda yer alan tecrübeli isimlerin yanı sıra altyapısıyla da yükselişte olan Ceyhan, 95-96 doğumlu birçok genç oyuncularına da şans verdi sezon boyunca. 1991 doğumlu Asena Yalçın’a takımın birinci guardı olarak –belki çok başarılı bir sezon geçirmedi ama- şans verildi ve tecrübe kazanmasına olanak sağlandı. Altyapıya ayrıca değinmeyeceğim, Adana’da Botaş’la beraber gerekli yatırımı yaptıklarını düşünüyorum. Bahar ve Tuğçe Canıtez'in de Ceyhan'dan yetiştiğini hatırlatalım.
Homend Antakya Belediyesi:
Sezona iyi başlayamadılar, koç değişikliği sonrasında Hakan Acer ile beraber yüksek yatırım yapılan kadro, hak ettiği değere ulaştı. Ligde isim sponsoru olan nadir takımlardan olan Antakya, isimli yabancılarla sezona başladı ve beklediği katkıyı da aldı. Genç oyunculara fazla yatırım yapılmadığını ve tecrübesi yüksek yerlilerle takımın sezonu tamamladığını görüyoruz.
İstanbul Üniversitesi B.G.D:
Türkiye’nin en önemli oyuncularının yetiştiği altyapılardan biri olan İstanbul Üniversitesi, son sezonlarda fazla yatırım yapmadan sıkıntılı sezonlar geçiriyordu. Misyon olarak oyuncu yetiştirmeyi öncelik alan Üniversite, BGD sponsorluğunda hem el hem de kimlik değiştirdi. Çok ciddi yatırım yapılan takım, ciddi maddi güç isteyen çok önemli yabancılar ve Tuğba Palazoğlu’yla anlaştılar sezon başında. Aydın Uğuz yönetiminde hayalkırıklığı bir başlangıç yapan Üniversite, Aydın Hoca ile yolları ayırıp Hurşit Baytok’u koçluğa getirdi. Baytok yönetiminde de gidişatı değiştiremeyen Sarı-Yeşilliler, ilk 15 maçlarında 7 galibiyet alabildiler. fakat takıma Sandra Mandir’ın eklenmesinin ardından büyük bir çıkış yakaladılar. Mandir sonrası çıktıkları 10 maçta -1’i hükmen- 8 galibiyet alan takım, 2 mağlubiyeti de Galatasaray ve Fenerbahçe karşısında aldılar. Carson, Osipova, Sandra gibi bir çok kaliteli oyuncuya rağmen kadronun yıldızı milli oyuncu Tuğba Palazoğlu oldu. Tecrübeli oyuncu son 3 senede sürekli artan performansını rakamlara da döktü ve TKBL’deki en verimli sezonunu geçiriyor.
Basketbola başladığı yer olan Üniversite’ye kariyerinin sonunda bir kez daha dönen Nilay ablalarının yolunda ilerlemesi beklenen gençler olsa da kadroda, artık yeterince şans bulamadıklarını görüyoruz yeni yapıda. Bahar(1989) ile Mehtap(1988) yine kulübün altyapısından yetişen bir jenarasyonun parçalarıyken, yeni jenerasyondan da Betül Kalfalı ve Didem Nakaş dönem dönem şans buldular A Takım’da. Altyapılarına baktığımızda, onların da eski İstanbul Üniversitesi olduklarını söyleyemeyiz. İstanbul Ligi’nde Galatasaray’ın gerisinde kalıyorlar artık. Nevriye, Nilay, Işıl ayarında oyuncuları yakın dönemde Türk basketboluna sunma ihtimalleri gözükmüyor ne yazık ki. Asıl can sıkıcı olan da BGD yönetiminde, altyapıdan iyice uzaklaşma ihtimallerinin olması. Umarım, asıl misyonlarına sırt dönmezler.
Tarsus Belediye:
Ligin ağırlığında olduğu gibi belediye destekli olan Mersin temsilcisi, bu sezon Euroleague oynayacağı için iyi yatırım yaptı. Tabii paranın kullanma şeklinin doğruluğu ciddi biçimde tartışılır. Performans dolayısıyla yabancıları değiştirmek zorunda kaldılar sezon içinde. Devşirme Michelle Campbell ve tecrübeli yerlilere ağırlık verdiler kadrolarında. Genç oyunculara fazla şans vermediler sezon boyunca. Euroleague’de başarısız, ligde ise başarılı sayılabilecek bir sezon geçirdiklerini söyleyebiliriz. Fakat önümüzdeki sene nerede olacağı ve nasıl yatırım yapacağı kestirilemeyen bir takım.
Kayseri Kaski:
TKBL’nin en “Avrupalı” takımı Kaski kesinlikle. Ciddi bir yatırım ile ligde başarıdan çok kendilerine hedef koydukları Eurocup’ı istiyorlar. Birisi geçen senenin Euroleague MVP’si Asjha Jones olan 6 yabancıyla Eurocup’a asıldılar fakat kıl payıyla kupa kaçtı. Kupayı ucundan tuttuktan sonra çok kal kıran bir biçimde kaybettiler ama durum bu kadar basit mi? Yazının en başında yapılan “Lale Devri” benzetmesinin en fazla kapsadığı takımlardan biri de Kaski. Kayseri Kaski de en az Galatasaray kadar “tüketim takımı”. Ligde biraz da mecburiyetten genç jenerasyondan transfer yapsalar da yetiştirmeci değiller. Avrupa maçlarında Türk oyunculara neredeyse hiç şans vermiyorlar. Bütçe olarak 1-2 rakiplerinin olduğu Eurocup’ta başarılı sayılmak için gerekli kriter olan kupayı alabilmiş değiller.
Bu şekilde ne kadar ilerleyebilecekleri ciddi soru işareti. Kadrodaki genç isimlerin üzerine inşa edilmiş bir Kaski, Türk basketboluna çok daha fazla yarar sağlayacaktır diye düşünüyorum.
Mersin BŞB:
Salonlarında yapılan yenileme çalışması nedeniyle, sezonun ilk yarısında tüm maçlarını deplasmanda oynadılar. Eurocup’a her iki maçta da Kaski’ye mağlup olarak Son 16’da veda ettiler. Lige kötü bir başlangıç yaptılar, ilk 4 maçta 3 mağlubiyet alarak. Sonuncusu Galatasaray maçı olan sonraki 5 maçlık dönemde 3 galibiyet alsalar da, Galatasaray maçındaki farklı mağlubiyet ile henüz ritm tutturamadıklarını gösterdiler ama ne olduysa bu maçtan sonra oldu. İlk yarının sonunda deplasmanda 4/4 yaptılar ve çıkış başladı, ikinci yarıda ise Fenerbahçe, Galatasaray, Kaski de dahil olmak üzere tüm maçlarını kazandılar ve 16 maçlık bir galibiyet serisi yakaladılar. Ligi çok iyi tanıyan Larkins ve Zellous gibi yabancılara, yine ligin en tecrübelilerinden devşirme Barbara Turner’a, İngiliz forvet Chantelle Handy eklendi. Larkins ve Zellous WNBA şampiyonu olup buraya gelirken, MVP olamasa da final serisinin yıldızı Zellous’u kadroda bulunmak en büyük başarıları oldu. Yerli rotasyonlarını genç oyuncular üzerine kursalar da Ceyhun Yıldızoğlu alışılanın dışında çok dar bir rotasyonla oynuyor.
Seda Erdoğan’ın sakatlığı sonrasında, rotasyonda ciddi süre alan tek –safkan- yerli Merve Aydın. Kulübün altyapısından yetişen ve Ceyhun Yıldızoğlu’nun üstünde çok durduğu Merve, bir senelik İstanbul Üniversitesi deneyiminin ardından sezon başında kulübüne geri döndü. Mersin’de altyapı yatırımı artıyor, Botaş altyapısının marka olmasında en çok pay sahibi olan kişinin Mersin’de olmasıyla beraber. Merve Aydın da zor yakalanacak yeteneklerden biri. 1994 doğumlu genç oyuncu, dikkat çeken yeteneklerine bu sezon üst düzey mücadelenin içinde tecrübe de ekliyor. Sezonun yıldızı takımda, parlayan isim. Tabii Mersin için Zellous gibi bir lokomotif oyuncuyu elde tutmak çok zor, gerçek sınav Zellous’suz takımda başlayacak Merve için. İnşallah bu sınavı vermeden İstanbul’a geri gelme hatasına düşmez genç oyuncu.
Fenerbahçe:
TKBL’nin son 10 senesindeki lokomotif takım. Hem TKBL’nin hem de tüm branşları içinde Fenerbahçe Kulübünün en istikrarlı takımı olduğu için Aziz Yıldırım’ın kalesi durumunda. Daha önceki 4 senede çok uğraşıp kendilerini son 4’e atamasalar da son iki senede bunu başardılar ve bu sene finale kadar çıktılar. Ligde de normal sezon liderliğini garantilemiş durumdalar. Dönem dönem bocalama dönemine girseler de rakipsizlikten dolayı bundan fazla etkilenmeden atlatabiliyorlar. Sürekli yatırımı arttırarak hem ligdeki mevcut başarılarını sürdürmeleri hem de Avrupa’da basamak atlamaları takdiri hak ederken, tek takımlı (UMMC) ligde onlarla oynamadan finale çıkmanın da bir ölçü de şans içerdiğini atlamamak gerekiyor. En basitinden bu Fenerbahçe, geçen seneki düzende final oynayamazdı. Tabii bunları kıskançlıkla yermek için yazmıyorum, ne olursa olsun birinci kupada son 4’ün başarı olduğunu ve en azından benim takımımdan daha başarılı olduklarını Kabul ediyorum.
Kulüp başkanının ve Aras Kargo’nun ciddi destekleriyle para harcamaktan kaçınmıyorlar, kimi zaman milyon dolara yaklaşan bonservisini verip Angel’ı alıyorlar, kimi zaman 100 milyar verip altyapılarına oyuncu alıyorlar. Kulübünden ayrılması imkansız denen Verameyenka’yı ikna edecek yolu bulabiliyorlar. Basında –Ahmet Ercanlar gibi maşalara yaptırılan- ‘acıtasyonlara’ kanmaksızın maddi olarak da en güçlü takımlardan biri olduklarını görüyoruz Avrupa’daki. Sadece havlu sallasın diye Esra ve Yasemin’e verilen paradan da bunu anlayabiliriz.
Altyapıda da Türkiye’nin en başarılı konumundalar şu dönemde. Sadece şampiyonlarda aldıkları başarılı sonuçlar değil, TKBL’nin bir çok takımında forma giyen ve önemli rol alan yeni nesil oyuncular yetiştirdikleri için bunu diyorum. Tabii bu oyuncuların Fenerbahçe A Takım seviyesinde başarılı olup olamayacakları da önemli bir kriter.
Galatasaray:
Gelelim asıl konuya, yatırımın başladığı 2007-2008 sezonundan itibaren para harcama konusunda hiçbir kulüpten eksiğimiz yok TKBL’de. Transferde agresif bir tutum izliyoruz, yerli pazarında kaptırdığımız oyuncu olmadı bu süreçte. Hatta sürekli piyasayı süpürerek bir çok takıma ve belki de Milli Takım’a zarar verdiğimiz gerçeklik payı taşıyor. Ligi 2 takımlı bir lig yaptıktan sonra yaşanan idari sorunlar nedeniyle bir türlü beklenene ulaşamamak ciddi hayalkırıklığı camiada.
Sezona yine bir yeni yapılanmayla çıktıktan sonra, umut veren takımın en önemli oyuncusunun maddi sorunlar sebebiyle kaybedildi. Son yıllarda şampiyonluk baskısı en az olan bu yılda da bir şekilde kabusa döndü hayaller. Euroleague’de Galatasaray kalitesinin altındaki takımlara alınan mağlubiyetlerle sıfır çekilmesi, ligde Kaski ve Mersin deplasmanlarından mağlup ayrılmak ve Fenerbahçe’ye 2 maçta da mağlup olmak, Türkiye Kupası’nın getirdiği erken baharı unutturdu. Ligde playoff çizgisinin altında kalan takımlarda yaşanan ödeme sıkıntısının Galatasaray’da yaşanması sezonun en can sıkıcı tarafıydı. Final serisinde ev sahibi avantajını rakibine kaptıran takımımız, eğer kalan iki normal sezon maçında sürpriz bir mağlubiyet alırsa yarı final serisine de deplasmanda başlamak zorunda kalabilir.
İçinde bulunduğumuzla beraber son 6 sezonu; 30 farklı yabancı, 5 farklı koçla geçiren takımımız bu süreçte bir altyapı oyuncusunu da A Takım’a monte edemedi (Yasemen önceki dönemde oynamaya başlayıp, bu seneye kadar uzunca bir dönemi boş geçirdiği için saymıyorum). Hatta aynı dönemde transfer edilen tüm yerli oyuncular içinde Işıl Alben haricinde ilk 5’e oturtacağımız bir isim dahi bulamadık. Seneye kadro büyük ölçüde yine değişecektir. Piyasada Tuğba, Hollingsworth ve Tuğçe Canıtez gibi dikkat çeken yerliler var ve uzun yıllardır ilk kez Fenerbahçe’nin de yerliye ihtiyacı var bu yüzden transfer dönemi çok hareketli olacaktır.
İşin A Takım boyutu böyle, altyapıya bakarsak biraz ezber bozacağız. Yıllarca çok sıkıntı çektik. Geçen sene genç takımımızda sadece 4 oyuncu vardı, uzunumuz yoktu vs. Artık bunları geride bırakıyoruz, Geçen sene Türkiye 3.’sü olan Yıldız takımımız Genç Takım’da mücadele ediyorlar bu sene, takımın 2 oyuncu hariç tamamı seneye Genç Takım’da devam edecekler. Küçük takımdan beri bir çok derecesi, başarısı olan bu oyuncular seneye gerçek gücünü gösterip mezun olacaklar Galatasaray’dan. Yıldız Takım’a çok ciddi yatırım yapıldı, Yine Türkiye 3.’sü olan Küçük Takım kadrosu ciddi biçimde takviye edildi bu sene Yıldız Takım’da. Hedef oyuncular var bu takımımızda. Ve Küçük Takımımız, namağlup şekilde İstanbul Ligi’nin lideriler. Deplasmanda iki tane Fenerbahçe galibiyeti ile yaptılar hem de bu seriyi. Minik Takımımız, okullarda Türkiye Şampiyonu oldu, onlar da geliyor yani. Kafaya oynayan ve hedef oyuncuları olan bir Galatasaray altyapısı var artık. Tek güzel şey de bu sanırım yazıda Galatasaray’la ilgili olarak.
Hep yazdığım bir şey var “sürekli tüketen olarak bir gün tükeneceğiz”. Bu sene de bunu bir ölçü de yaşadık ne yazık ki. Galatasaray’ın parası var tabii ki, kadın basketbol takımı bu kulübü batırmayacak tabii ki ama bu kaynağın daha mantıklı, daha makul harcanması zaruriyet artık. WNBA’in elit oyuncuları Whalen, Sylvia, Sancho’yu alarak, Avrupa’nın gözdeleri Wauters’ı, Alba’yı kadroda bulundurarak, Nevriye, Işıl, Şaziye, Bahar… Türkler’e gayet ciddi paralar ödeyerek başarısız olma hakkımız yok artık. Ya bir süreliğine vazgeçip mütevazı kadro kuracağız geleceğe yatırım amaçlı ya da harcadığımız paranın hakkını vereceğiz. Kararı vermek gerekiyor artık ya yetiştirerek kıracağız saltanatı, ya da daha fazla –ama daha mantıklı biçimde- alarak. Galatasaray’ın ikisine de gücü, taraftarın ikisine de sabrı var. Yeter ki ne yapacaklarını bize de söylesinler. Yani en açıkça örneklemek gerekirse; geçiş senesi diyorsan Nevriye’ye bu parayı vermeyeceksin, hedefin şampiyonluksa üç kuruş için Whalen’ı, Diana'yı kaçırmayacaksın artık.
***
Tabii bu kadar zamanı sadece Galatasaray için değil, yukarıda sıraladık tüm takımları, ayağını yorganına göre uzatan yok. Sponsorun, taraftar ilgisinin bu kadar düşük olduğu branşta belediye desteğiyle, 1-2 özel firmanın yardımıyla ve İddaa geliriyle kısıtlı kazanç var ama Avrupa'nın en çok para harcayan 2 liginden biriyiz. Ama şimdi paraları akıtanlar sıkıldığında takımlar da gümlemeye başlıyor, kaçan kaçana sonra ülkeden. Avrupa'ya ithal edebildiğimiz oyuncu yok, Avrupa 2.'siyiz diye övünüyoruz ama Milli Takım'ın yıldızı Birsel'in dün halini gördük Euroleague'de. Hep bir eksik kalıyor o aşamada Türk sporcusu. Birsel'le kısıtlamıyorum bizimkiler de onlarınkiler de Türk sporcular haddinden fazla kaprisli, ne yazık ki hep kendini yeterli görüyor. Bu zaten ciddi bir darbe vuruyor kadın basketboluna, bir de kulüpler akıtıyor parayı. Burada ayrım yok hem yerliler hem de yabancılara gereksiz para harcanıyor şu dönemde. Dünya'da en çok para harcayan 3 takım Galatasaray, Fenerbahçe ve UMMC'dir. Çıtayı bu kadar yukarıya çekmenin gereği var mı Türkiye'de bu branş için? Bir gelirin yok sonuçta buradan. Haydi Galatasaray, Fenerbahçe rekabetten sebep bırakamaz para yağdırmayı da diğer Türk takımlarını anlayamıyorum. Şu dönemde harcanan para, bu branşın geleceği için korkutuyor beni açıkçası. Benim en beğendim model İspanya'da. Avenida şampiyon oluyor; dağıtıyor takımını kolayca. Yeni bir Alba Torrens çıkarabilmek için. Rivas final oynuyor; kolayca vazgeçiyor yıldızlarından, gençlerinin önünü açmak için. UMMC, Spartak para akıtır buraya, çünkü orada kara para dönüyor. Fakat bizim için, bu şekilde yürümez bu iş. Tamam, koca Galatasaray Ros Casares değil, iflas edip kapanmaz tabii ki ama Galatasaray'ın da sadece Kadın Basketbol Takımı yok. Diğer branşların hakkına geçme gibi bir hakkı yok şubenin.