Anadolu Efes 65 - Galatasaray 74

Maça dair sorularınızı yardımcı hocamız Emir Alkaş cevaplandıracaktır...

not: Kaynak gösterilse dahi gsbasket.org dışında herhangi bir yerde yayınlanamaz.
 
Hocam öncelikle güzel oyun ve gelen galibiyet için tebrik ederim. İlk bölümde biraz kötü başlamamıza rağmen ilerleyen anlarda maçın konrtolü hep bizdeydi. Son periyodda 60-57 iken tempo inanılmaz yükseldi ve sürekli boş hücumlarla dönüldü. Bu tempo tercih ettiğimiz bir durum muydu?

Birde Tutku'nun yokluğunda Ender'den daha istikrarlı performans bekliyoruz haklı olarak. Efes maçını 2 sayı 1 asist ile tamamladı. Günlük bi performs mıydı yoksa daha sakatlığın izlerini atamadı mı?

Şimdiden çok teşekkürler ve iyi çalışmalar.
 
Hocam öncelikle tebrik ederiz bize bu zaferi yasantığınız için;
1.Luksa bizim hem savunmada hemde hücümda en büyük silahlarımızdan ama malasef maç basına herhalde 2 tane hücüm faul yapıyor.Bununla ilgili ne düsünüyorsunuz.
2.Maçta farkı 10 sayıya çıkardık ama kısa bir sürede fark 2 sayıya indi bu her maçta oluyor bunu neye baglıyorsunuz.
3.Son olarak Tutku 1 hafta içinde antremanlara baslıyacakmış tutkuyu tam olarak ne zaman maça çıkarken görebilecez.

Hocam tebrik ederim size oyunculara ve bu traftara kupa yakışır size güveniyoruz.
 
Hocam çok tebrikler galibiyet için..
1)İkinci yarı asist sayımız çok azdı bunun sebebi hakkında ne düşünüyorsunuz
2)Gordon hakkındaki fikrinizi merak ediyorum bu takıma gelmiş en iyi yabancılardan ve her maç üstüne daha da koyuyor
 
Hocam öncelikle başta Recep hocamız olmak üzere tüm ekibi tebrik ederim.

Benim 2 sorum var.

1- Schumpert maça gayet iyi başlamıştı. Özellikle skorun çok sıkıştığı son çeyreğin başlarında ondan neden daha önce yararlanmayı düşünmedik ?

2- Furkan'ın gelişimi için sizin düşünceniz nedir ? Andriç'te ki gelişmeyi görünce, Furkan'ın gelişim hızını nasıl değerlendiriyorsunuz ?

Tekrar Teşekkür ederim.
 
1- 2.yarı 2 uzunumuz Furkan ve Luksa'nın sayı atamamasını neye bağlıyorsunuz?
2- Pota altına top indiremedik ve fazlasıyla dış şutlara bağımlı kaldık bu dönemde, rakibimiz de bu devrenin yarısında Kerem Gönlüm - Savanovic 2'lisiyle aynı anda sahadaydı forvetleriyle, bu durum bizim 2'li oyunlarımızı mı etkiledi acaba?
 
10 gün oncesinde Efes'e karşı oynadığımız maçtan daha kolay geçmesi beklenmedik bir durumdu çünkü Efes için hedef maç ve yeni koç avantajı bizim için ise deplasman dönüşü ve mental yorgunluk içeren bir maçtı.Bu neyin göstergesi?
 
Biz bu maçın kazanılma yolu olarak rakipten daha sert oynamayı, daha agresif olmayı, maçın her topunun son topmuş gibi oynanmasını sağlayacak düzende geçmesini, her sayı için uğraşılacak zorlukta geçmesini istedik. Rakibin yapısı ve bizim karakterimiz gereği bu tarz geçecek maçın işimize geleceğini biliyorduk çünkü rakipte rahat bırakıldıklarında çok etkili olabilecek skorerler var ama aynı şekilde bu isimler kontaktan da yılan isimler. Sert müdafaa devamında gelen açık saha basketleri ile etkili olmak amacımızdı. Maçın bir bölümünde 5,30 dakika sayı olmayacak deselerdi çok itiraz etmezdik, ayrıca o sayı olmayan dönemde de daha temiz atışları bulan ve kolay sayıları kaçıran da bizdik yani. Bu yüzden maçın hiçbir anında kaybedeceğimiz hissine kapılmadım açıkçası rakip ne kadar yaklaşırsa yaklaşsın. İlk çeyreğin ortasında ele aldığımız kontrolü maçın sonuna kadar elimizde tuttuk.

Bir oyuncunun performansını bir parametreye belirlemek doğru değil, Ender’in de iniş çıkışları olduğu ortada, gerek maç içinde gerek maçtan maça performansı bir anda değişebiliyor. Kendisi de bunun farkında, bunu düzeltmek için de elinden geleni yapıyor.

Daha önce de Luksa’nın hareketli perdeleme devamında gelen hücum faulleri üzerine konuşmuştuk, erken hareket eden kısa oyuncunun zamanlamayı iyi ayarlamaması sebebiyle uzun oyuncu da o açığı kapatmak istemeye çalışırken hareketli perdeleme yapıyor, bu işin doğası böyle ve özellikle kupadaki Beşiktaş maçından sonra bu konuda daha da fazla çalışıyoruz, bildiğiniz gibi o maçta 4 tane hücum faul yapmıştı Luksa bu şekilde, bu konuda da yol katettiğimizi düşünüyorum. İkili oyunlarımız genel hatlarıyla hem topun oynandığı yerde hem de topun çabuk hareket etmesi anlamında çeşitli şekillerle sayı bulmamız için çok önemli. Birkaç tane de kare hatırlatmak istiyorum bunun için. Mesela Abdi İpekçi’deki Efes maçında Jaka’dan top Preston’a gidiyor, oradan Caner’e geliyor köşeye ve temiz atış buluyor ya da top Josh’a gidiyor Josh da çemberin altından devrilen Furkan’ı buluyor ve o da smaç basıyor gibi oradan başlayıp başka yerden hareketle biten bir çok hücumumuz var, iyiye de gidiyoruz bu konuda. Ben bu örnekleri veriyorum, maçları takip eden insanlar da hangi örneklerden bahsettiğimi biliyorlar, bunlar bizim istediğimiz basketler, sürekli pas yapıp dribling yapmadan biten hücumlar. İkili oyunun oynandığı yerden top çabuk uzaklaşıyor ve çeşitli noktalardan bomboş tertemiz atışlar buluyoruz, kimisi 3’lük kimisi smaç şeklinde. Top 3-4 saniyede hızla dolaşıyor, bunlar da bizim hoşumuza giden şeyler.

Bir basketbol maçının doğasına bağlıyorum bu tarz çabuk eriyen skorları, özellikle yakın takımların maçında çok nadiren büyük farklar oluşur. Bunu oyunun doğası olarak görmek lazım önemli olan bu iniş çıkışların boyutlarını minimize etmek ve oyunun bütününe baktığımızda oyunun kontrolünü elinde tutmak. Bu maç son 35 dakika nasıl bizim elimizdeyse ya da Olympiakos ile Yunanistan’da oynadığımız maçta kontrol Olympiakos’ta diyoruz ya da nasıl iç sahada kaybettiğimiz Anadolu Efes maçında kontrol rakibimizde diyoruz önemli olan oyunun bütününde kontrolü elde tutmak ve genelde de kazanırsınız bu tarz maçları. İstisnalar da olabilir kupadaki Beşiktaş maçı gibi ama asıl olarak bizi endişeye sevkeden maçlar kontrolü elimizde tutamadığımız maçlar.

Asist sayımızın bence az olmasının en önemli sebebi sayı olmayan o bahsettiğimiz 5,30 dakikalık bölümde değerlendiremediğimiz basit atışların çokluğu, topu iyi hareket ettirdik boş atışı bulduk ama sokamadık. Genel olarak o atışları bulduk ama bitiremedik pozisyonları, memnunuz maçın genelinden bu anlamda.

Jamon Gordon (adı da bu şekilde, kendi kullanmayı sevdiği isim) bence basketbolun yükselen değerlerinin çok iyi bir temsilcisi. Oyunun çift tarafını iyi oynayabilmek, açık sahada hem dribling hem de pas ile topu hareket ettirebilmek, normal fiziğinden daha büyük olması yani Jamon Gordon'u izlerken 1,92'lik bir adamı izliyomuş gibi hissetmezsiniz. Hem müdafaada hem de hücumda 3 dış pozisyonu da oynayabilecek meziyetlere sahip. Özünde bir çok şeyi yapabilmesi ve her şeyden biraz yapabiliyor olması onu özel yapıyor. Aslında her şeyi biraz yapabilmek tehlikeli bir özelliktir, çünkü bazen her şeyi biraz yapan adamlar hiç bir şeyi tamamen iyi yapamıyor olarak adlandırılırlar, ama bazıları da her yönden katkı veriyor olarak adlandırılırlar. Birinci söylediğim gibi olanları beğenmiyoruz, neyi iyi yapıyor ki diyoruz? İkinci dediklerim için ise methiyeler diziyoruz. Oradaki ince çizginin adı da işte oyunculuk, o çizginin iyi tarafında kaldığı için de Gordon çok değerli bir oyuncu.

Preston’ı maçın en kilit dakikalarında sahada diri tutmak istiyorduk, iki çeyrekte de Cevher ve Boris’ten sonra Preston’ı kullandık bu yüzden. Oyunun genel bakışı için de çok iyi bir oyun ortaya koydu, sadece skor olarak değil her yönden çok iyi katkılarda bulundu. Oyun içinde diri kalması da ona ciddi bir avantaj getirdi, iniş çıkış yaşamadan bitirdi maçı. Preston kendi pozisyonuna göre fizik olarak undersized dediğimiz bir oyuncu olduğu için özellikle fizik olarak çok büyük takımlara karşı mücadeleden de kaçmadığı için daha çabuk yıpranıyor ve bunun için de onu ekonomik kullanmayı tercih ettik bu maçta, olması gereken yerde de oyunun hep içindeydi.

Bazen biz Furkan’ın 20 yaşında delikanlı olduğunu unutuyoruz, bazen de 20 yaşında Euroleague seviyesinde ne kadar efektif maçlar oynadığını da unutuyoruz. Furkan basketbol yaşı çok büyük olmayan, çok yürekli, sert ve istisnai özellikleri olan bir oyuncu. Bir kere top başının üstünde bir noktadaysa, yukarıdaki her topa dokunduğu saniye alabiliyor, çok özel bir ribaund özelliği var. En kalın oyuncu değil ama özellikle alt vücut dediğimiz, kalça, bacak noktasında müthiş bir doğal kuvvete sahip. Bize düşen bu kuvveti en sağlıklı şekilde işlemek, ona uygun teknik özellikleri de eklemek. Furkan ile sürekli çalışılıyor ve eksiklerinin de farkında, temel olarak doğal kuvvetini ne şekilde kullanacağını daha iyi öğrenmeye çalışıyor, saha içinde de kendi atışlarını bulmaya çalışıyor. Genel olarak Furkan’ın durumu bu ve değişik bir ortama gelmiş biri olarak, çabuk uyum sağladı. Zamanın onun yanında olacağını düşünüyorum, zaman nasıl Luksa’nın yanında olduysa Furkan’ın da yanında olacak. Alıştığın yerden uzak yerde yaşamak kolay değil. Furkan’a bir pozisyonun yarısını gözümüzü kırpmadan emanet ettik Euroleague seviyesinde bir takım ve ona çok güveniyoruz. Furkan her zaman hem mobil hem de güçlü bir modelin temsilcisi olacak, hiçbir zaman Luksa kadar mobil olmayacak ama her 5 numaranın da arkasında duracak bir 5 numara olacak. Kafamda Fran Vazquez tarzı bir model var onun için, olmaması için de bir sebep yok. Furkan’ı şu an bir proje olarak görmek, adım adım gelişmesini görmek en doğru şey şu an. Doğal kuvvetini ne şekilde kullanacak, bunu ne şekil daha efektif sahaya koyabilecek, hem çabuk hem de kuvvetli olmanın artılarını avantaja çevirmeyi başarabilecek bir donanıma sahip olması lazım, ikincisi de çembere yakın noktalarda kendi atışlarını belirlemesi ve seçmesi gerekecek, o atışları da giderek geliştirip adım adım uzaklaşarak yeni bir silah eklemeye çalışacak, Furkan’ın yol haritası budur.

Rakip bizim ikili oyun hücumumuzu deşifre etmeye çalışıp bizi screenlerden uzak tutmaya çalıştı, müdafaa stratejisi olarak bizi perdelemeden uzak tutmayı ön gördüler ve biz de buna cezayı başka şekillerde kestik. Ben hala maçın içinde bulduğumuz pozisyonlardan genel anlamda memnun olduğumu söyleyebilirim. Tabi ki çabuk uzunlarımız sayesinde onların skor potansiyelinden yararlanmak istiyoruz ve oradan da potansiyelimiz var. Rakip takım özellikle belirli noktalarda Kerem Gönlüm’ü 5 numarada kullanıp bizim mobilitemizle eşleşmeye çalıştılar, bir ölçüde de başarılı oldular ama o noktalarda biz diğer oyuncularımızdan yararlandık ikili oyunların devamında. Shipp’in potaya saplanması, Jamon Gordon’un çembere varabilmesi, boyalı bölgeyi onlar kapatırken 4 numaradan şutlar üretmeyi başardık.

Maç öncesi kağıt üstünde baktığımızda Efes’in daha çok avantajı vardı, deplasmandan dönecek olmamız, daha çok yıpranıp gelmemiz, kilit oyuncularımızın sakatlıkları, rakip sahada oynuyor olmak gibi dezavantajlara sahiptik. Uzun vadede bu maçın en çok hoşumuza giden getirisi de bu oldu aslında. Bir takım mazaret olabilecek şeyleri belirlemeyip bunların da üstesinden gelerek takım karakteri ve kimliğini iyice görmek açısından memnuniyet verdi bize. Dolayısıyla böyle bakabildiğimiz için, bu maçı kazanıp ikili averajda rakibimizi geçmemiz çok önemli ama uzun vadede daha faydalı olacağını düşünüyoruz bu tarz maçta gelen galibiyetin. Teknik taktikten öte en önemli kısım bu. Zor şartlarda bile iyi oynayabilmek, rakip iyi başlasa bile kendi oyun planımıza sadık kalabilip 35 dakika oyuna hükmetmek gibi şeylerle bence çok iyi bir sınav verdik. Bizim için de tartışmasız en önemli getirisi de budur, galibiyetten öte bir getirisi oldu bu maçın bize.
 

Üst