Şampiyonlar Ligi'nde Conegliano deplasmanında, 5. sette 14-11 öne geçen takıma deplasmandaki lig maçı 3-2 kaybedilebilir. Balkanlara Starbucks açarak bilimsellikten uzak, kıymeti kendinden menkul işletme literatürünü derdest eden holdingin takımı en nihayetinde. Brezilya'dan ölüm korkusunu mecburen aşarak gelen Uzelac'ı da oynatır, Lazareva'yı küçük takımın büyük oyuncusu mu demeden takıma da yerleştirir, koskoca Mihajlovic'i içeride gizli yönetici de yapar. Bu cüretkarlığa sahip bir yapı.
Zeren deplasmanında alınan skorun, Galatasaray tarihinde bir yeri ya da karşılığı da olmayacak. Velev ki, her şey yolunda gitti ve CEV Cup şampiyonluğunun üstüne ligi 3. bitirip Şampiyonlar Ligi vizesi aldık. Son 12 sezondaki Galatasaray kongresi ve yönetimleri ortadayken, sırada da geçmişte neye hangi yüzle kırıldığını hiç anlayamadığım mükemmel ikinci başkan; güç kavramı üzerinden rezalet başkan Adnan Polat'ın gönlünü alma cıvıklığı varken, Şampiyonlar Ligi'nde oynayan kadın voleybol takımına Fenerbahçe ölçüsünde yatırım yapılması söz konusu dahi olmaz. Biz çeyrek finalde elenirken, Fenerbahçe'nin yine yarı finalde elenmesi de bizi sezon özelinde başarısız ve tatminsiz yapar. Kurulacak kadroyla yerelde Fenerbahçe derbisi kazanırsak kazanırız. Sezonun tek karı o olur. O sebeple, kongre ve kulübün son 11 yıldaki ederi üzerinden bu takımın yegane hedefi CEV Cup şampiyonluğudur. Ötesi değildir.
Düne dair eyvah dedirten noktaysa, 10'lu sayılarda kalarak kaybedilen 2 set. Olabilecek en doğru ülke olan İtalya'yla, olabilecek en yanlış aktörler üzerinden ilişki kurduğumuzdan; kulübe gelen her para da dan diye harcandığından yönetilmesi imkansız, minibüs gibi bir rotasyon var takımda. Sonucunda biz CEV Cup'ı ancak ve ancak Sylla-Yuan Yuan ikilisinin büyüklüğüyle, ikinci maçın İstanbul'da olmasıyla ve İtalya'yla her anlamda kurduğumuz ilişkinin rakipte yaratacağı sempatiyle kazanabiliriz. Serinin sonunda Chieri voleybol takımı, biz parayla şampiyon olduk diyeceğimiz ortamda takımı benimseyebilmek mümkün olmuyor. Tribünün, file arkasındaki yapıcı çabaları da saha içiyle bütüncüllük barındırmıyor.
Yapısal açmaz, makro çerçeve böyle. Yoksa Zeren deplasmanında 2 top çıkmış çıkmamış, hafta sonu Beşiktaş derbisinin ilk sayısından itibaren; Anadolu Yakası'nın gireceği ilk besteyle birlikte hatırlanmaz bir daha.